Giriş

Mezunları arasında bulunmaktan her zaman büyük bir gurur duyduğum Edirne Lisesiyle son elli dört yıldır ilişkilerim hep devam etti. Türk eğitimine hizmette bir asrı tamamlayarak ikinci asırda da yolu yarılayan böyle köklü bir eğitim kurumunun tarihçesi nasıl olurda bir sahifeye sığar? diye hep düşünmüşümdür.

2003 yılı sonlarında Edirne Lisesinden Yetişenler Derneği için iki yıllık çalışma programı hazırlarken, Edirne Lisesi tarihinin araştırılarak bir kitap haline getirilmesi konusununa da programa almıştım. Bu önerimin yönetim kurulumuzca da uygun bulunması sonucunda çalışmalarıma başladım.

Bu konuda ilk yaptığım iş okulumuz gibi asırlık ve köklü eğitim kurumlarının tarihçelerini okumak oldu. Genelde bir çoğu 19. yüzyılın son çeyreğinde veya 20. yüzyılın başlarında eğitime başlamışlardı. Ben de araştırmalarımla ilgili planlama yaparken 19. yüz yıldan başlamalıyım diye düşünmüştüm. Bana göre batılı anlamda çağdaş eğitim kurumları Tanzimat fermanının okunmasından sonra kurulmaya başlamışlardı. Ancak bu asırlık eğitim kurumlarından Galatasaray Lisesi değişik bir bakış açısıyla konuya yaklaşmış, okullarının kuruluş tarihini 15. yüzyıla kadar indirerek Enderun’a bağlamaktaydılar. Kuruluş yılının 1481 olduğu belirtilerek 2006 yılında okullarının 525. yılını kutladılar. Bu bakış açısı bana da ilginç geldi. Durum böyle olunca 14. yüzyıldan itibaren Osmanlı devletindeki eğitim kurumlarının, özellikle de Enderun okullarının incelenmesi gerekiyordu. Doğal olarak ben de o yolu seçtim.

Bilindiği gibi 14. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı devletinin artık iki kıtada toprakları vardır ve başkenti de Avrupaya taşınmıştır. Bu başkent Edirne’dir. Osmanlı sultanları bilime ve bilim adamlarına çok önem verirlerdi. Onlara saygı gösterir ve korurlardı. Sadece kendi topraklarındakileri değil, çevre ülkelerden bile bilim adamlarını Edirneye davet ettiler. 1363 yılında Osmanlılar tarafından Edirnenin fethini izleyen yıllarda zamanın Osmanlı hükümdarı Sultan I. Murat tarafından Edirne sarayında ilk Enderun okulu açılmıştı. Enderuna öğrenci yetiştiren acemi oğlanlar mekteplerinin ilkleri de yine Gelibolu ve Edirnede bulunmaktaydı. (1)

Edirnedeki acemi oğlanlar okulunun 1368 de kurulmuş olduğunu kabul edersek ve Galatasaray Lisesinin tarihini yazanların bakış açısı doğrultusunda düşünürsek, lisemizin başlangıç noktasını da 1368 olduğunu göre, o zaman Edirne Lisesi 2007 yılında kuruluşunun 639. yılına erişmiş olacaktır. 639. YIL KUTLU OLSUN. İsterseniz bu durumu böylece tarihe bir izdüşümü olarak not etmiş olalım ve biz yine 19. yüzyıla dönelim.

Tanzimat Fermanının ilan edildiği günlerde ülkenin eğitim açısından içinde bulunduğu durumu öğrenmek için dilerseniz ünlü tarihçimiz Prof. Dr. Sayın İlber Ortaylı’nın yazmış olduğu (İmparatorluğun en uzun yüz yılı) isimli kitabından bir bölümü birlikte okuyalım. Sahife 183: Tanzimat Fermanı ilan edildiği gün ülkede Türkçe eğitim yapan modern okullar açılmaya başlamıştı. İmparatorluğun Balkanlar’daki Hıristiyan tebasının bu sürece daha önce girdiğini biliyoruz. Ancak 1840’larda Türkçe konuşan Osmanlıların eğitiminde Balkanlar’daki Bulgarca ve Rumca eğitim gören tebanınkinden farklı olarak yapısal bir çarpıklık vardı. Balkanlar’daki hıristiyan ahali ilköğretim düzeyinden yüksek öğretime kadar düzenli ve programlı bir eğitim yapıyordu. Oysa Türkler programsız ve denetimsiz bir ilköğretimden sonra yüksek öğretim düzeyinde programlanmış askeri-teknik okullara geçmek durumundaydılar. Bunlar Mühendishaneler Mekteb-i Tıbbiye-yi şahane (1827 ve 1832’de Tıphane ve Cerrahhane’nin birleşmesiyle 1839’da kurulmuştu) ve Mekteb-i Harbiye (1830) gibi askeri ve teknik öğretim kurumlarıydı. Kuşkusuz ilk ve orta dereceli okulların düzenlenmemesinden dolayı bu sözde yükseköğretim kurumlarına kimi zaman okuma-yazması olmayanlar veya iyi yetişmemiş muhtelif yaşta gençler girdiler. Bu nedenle okulların eğitim düzeyi daha baştan düşüktü.

Sayın Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın anlattığı bu durum karşısında tanzimat yönetimi bir çözüm olarak “Rüştiye” adıyla bir ortaöğretim kurumu oluşturmaya karar verdi. Rüştiyeler batılı anlamda kurulmuş ilk sivil okullardır. O güne kadar Osmanlı yönetiminde eğitimle ilgili bir makam da mevcut değildi. İlk olarak 1839 da Mekatib-i Rüştiye Nezareti (Rüştiye Okulları Bakanlığı) kuruldu. Bu ilk merkezi eğitim kuruluşudur. Ancak bu alandaki esas güçlük bu okullara öğretmen bulmaktaydı. Yenilikçi diye isimlendirebileceğimiz görüşe sahip yöneticiler bu yeni eğitim kurumlarını medreselerden ayrı düşündükleri içindir ki batı düşüncesine ve yeniliklere karşı olan medreselerden uzak tuttular ve medreselerden hoca almamaya özen gösterdiler. Daha sonraki bölümlerde okulumuzun o yıllardaki öğretmenlerini sizlere tanıtırken göreceğiniz gibi öğretmenlerin bir çoğu subay veya yüksek okul mezunu kişilerdi.

Bazı kaynaklar Rüştiyeleri orta okul olarak göstermektedir. Oysa ki o yıllarda ilk öğretim ile yüksek öğretim arasında Rüştiyeden başka bir öğretim kurumu yoktur. Mekteb-i Mülkiye (Siyasal Bilgiler Fakültesi) ile Mekteb-i Harbiye (Kara Harp Okulu) gibi yüksekokullar öğrenci kabul ederken Rüştiye mezunlarını almaktadır. Görüldüğü gibi Rüştiyeler ortaokul değil o güne göre (liseye denk)ortaöğretim okullarıdır. Bu durum 1880’li yılların ortalarına kadar devam etmiştir. 1880’lerden itibaren İdadilerin sayılarının taşrada da artmaya başlaması ile rüştiyeler ancak o zamandan sonra orta okul statüsü kazandılar.

Rüştiyeler tanzimatın ilanından 1880’li yılların ortalarına kadar yaklaşık 45 yıl boyunca Osmanlı’da ortaöğretim kurumu olarak görev yapmışlardır.

Aslında olayları da kurumları da değerlendirirken o günlerin koşullarını göz önünde bulundurarak değerlendirmek gerekir. O yıllar da Mekteb – i Mülkiyenin (Siyasal Bilgiler Fakültesi) eğitim süresi iki yıldı Mekteb-i Harbiyede (Kara Harb Okulu) yine iki yıl eğitim veren bir yüksek okuldu. Bu gün bu seçkin ve tarihi iki eğitim kurumumuz da dört yıllık eğitim vermektedirler. O günün rüştiyeleride bugün ilköğretim okuludur. Onun içindir ki bu günkü koşullarla bir buçuk asır öncesi hakkında hüküm vermek pek doğru olmaz kanısındayım

Kısaca açıklamaya çalıştığımız bu hususlardan sonra isterseniz Edirne Lisesinin 150 yıllık zaman dilimi içinde geçirdiği evreleri ve zorluklarla sıkıntılarla dolu ama o derece de başarılı ve şerefli serüvenini hep birlikte gözden geçirelim.
________________________________________________________

(1)
a) Meydan Larousse Cilt: 4 Sahife: 246
b) Prof. Dr. İlber Ortaylı “Osmanlıyı Yeniden Keşfetmek” Sahife: 173
c) Prof. Dr. Yahya Akyüz “Başlangıçtan 2001’e Türk Eğitim Tarihi” Sahife: 92
d) Necdet Sakaoğlu “Osmanlıdan Günümüze Eğitim Tarihi” Sahife: 39
e) Yrd. Doç. Dr. Ratip Kazancıgil, Öğ. Gör. Nilüfer Gökçe, Ender Bilar “Edirne’nin Eğitim Tarihi (İlk-Orta Öğretim) 1361 – 2005” Sahife: 21

Önemli Duyuru

Sizlerle olan haberleşmemiz de, bültenimizin yanında, genel olarak mektubu kullanmaktayız.